Haftanın Sanat Rotası: Bu hafta, üç büyük şehirde hangi sanat etkinlikleri var?

Türkiye’nin sanatla dolup taşan şehirlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, sergi, atölye gibi etkinlikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta ellinci sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı sergiler ve tiyatro oyunları yer alıyor.

Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası’nda bu hafta 6-12 Eylül tarihlerindeki etkinliklerine yer veriliyor.

İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat etkinlikleri:

İstanbul’da bu hafta

-Açık İlişki

Dario Fo ve Franca Rame’nin kült oyunu “Açık Aile”, DasDas yorumuyla “Açık İlişki” adıyla sahnede!

İlk kez aynı tiyatro oyununda bir araya gelen iki usta oyuncu Mert Fırat ve Binnur Kaya, evli bir çiftin çatırdayan ilişkisi üzerinden evlilik, sadakat, toplumsal roller ve bireysel özgürlük gibi konuları hiciv dolu bir dille sahneliyor. Bir evlilik, bir kriz, bolca ironi…

Kocasının “özgürlük” adına önerdiği açık ilişki fikriyle altüst olan bir kadının yaşadığı duygusal çöküş ve dönüşüm; kara mizahla örülü, kahkaha garantili bir hikâyeye dönüşüyor. Rollerin değiştiği anda ise patriarkal yapının çifte standardı tüm çıplaklığıyla ortaya seriliyor.

Toplumsal cinsiyet rolleri, çifte standartlar ve bireysel özgürlük temalarını işleyen bu tek perdelik komedi; yalın sahne dili, seyirciyle doğrudan kurduğu ilişki ve iki etkileyici performansıyla bolca kahkaha vadediyor.

-On İkinci Ev

On İkinci Ev performatif bir alanda gerçekleşen bir kadın anlatısı. Oyun, anlatıcı/oyuncu Melek Ceylan’ın, ülkemizdeki ilk Rehberli Otobiyografi eğitmeni olan Mürüvet Esra Yıldırım ile yürüttüğü bire bir çalışmalarla üretmiş olduğu otobiyografik metinlerde gömülü olan anlatıyı performatif yollarla aktarmayı amaçlıyor. Yönetmenliğini Salih Usta’nın üstlendiği On İkinci Ev ses ve bedenselliğin tamamen oyuncunun varlığından yola çıkarak kurgulandığı bir anlatı. Mekânı kullanma biçimi olarak Moda Sahnesi’ndeki “Stüdyo Sahne” oyunun kıvılcımını yaratan alan olarak önem taşıyor.

“Sonra… Ellerim var. Gözlerim, dudaklarım, nefesim var. Şarkılarım var. Sesim var! Yeterli mi? Değil.” 

Sesini bulmaya çalışan bir kadının hikâyesi… Evleri, şehirleri, geçmişten sırtlandığı hikayeleri anlatmanın bir yolunu arayan anlatıcı, sessizlikten bir ses, bakıştan bir eylem yaratmaya çalışıyor. Oyuncunun hayatından otobiyografik öğeler kullanılarak yaratılan On İkinci Ev seyirciyle bir diyalog kurma çabası. Sesini arayan herkes için…

-Lüküs Kabare

Metin Zakoğlu’ndan yepyeni bir KABARE … LÜKS KABARE. 

Metin Zakoğlu’nun derleyip-yazıp-yönettiği bu müzikli kabarede yok yok. Aşk- ayrılık – hiciv-politik hiciv -Şarkı-dans-Gülmece güldürmece, kimi zaman da düşündürmece. Kabareyi KABARE yapan her eylemin içinde var olduğu bu müzikli çok sesli gösteride kim seyirci kim oyuncu birbirine girecek ve gülmekten bazen ikinci espiriyi kaçıracaksınız.  

-Bir İdam Mahkumunun Son Günü

İdam cezasına çarptırılan bir mahkûmun bu cezayı beş hafta öncesinden öğrenmesi ve bu süre içinde nasıl giderek insanlıktan çıkıldığını; anlatan eser, tiyatro uyarlaması ile seyirci karşısına çıkıyor. Oyun, idam infazlarını bir eğlence gibi izleyen halkın yanında; adalet, ceza hukuku, ölüm cezaları gibi güncel konuları seyirciye sorgulatarak mahkûmun yargılanmasını ve idama gidiş sürecini anlatmaktadır.

Ankara’da bu hafta

-En Sevdiğinden Başla

İki genç sanatçı, oyuncu, yazar, yönetmen. Her şeyden biraz olan insanlar. Neredeyse beraber büyümüşler, birbirlerine bağlılar, bağımlılar! Hem çiftler partner hem beraber üretiyorlar. Ne gerçek ne kurgu belli değil. Biri evden üretiyor evden çıkamıyor, diğeri sanat için arzusu doğrultusunda her şeyin peşinden koşuyor. Güzel bir evlilik, güzel imkanlar, her şey güzel…Hem hayatla hem birbirleriyle mücadele ediyorlar Ortak bir hayat, ortak bir proje… Her şey ortak. Asıl mücadeleleri kendileriyle! Ama eksik olan bir şey var. Nasıl daha iyiye ulaşabilecekler? Beraber mi, ayrı ayrı mı! Bir şeyin daha iyi olmasını istiyorsan kill your darling pardon darlings hayatım! YA DA EN SEVDİĞİNDEN BAŞLA !
Kill Your Darling(s)
En sevdiğini harca… tüket …
En sevdiğinden vazgeç
En SEVDİĞİNDEN BAŞLA!

-Herkes Kocama Benziyor

“Yok, o geceden beri bir rahatladım ama içim de sanki daha tam soğumadı.  Anlamıyom, öfkem öylece alaftan top gibi duruyomuş içimde. Acık soğudu. Amma bazı bazı yine fena oluyom. O geceden beridir bir şey yapıştı. Kafam durmuyo, ha bire çalışıyo. Kafam beynim hep uyanık. ‘Arada sus kız.’ diyom. Ne bileyim, ben kadınsam kafamın içi de kadındır herhalde diye öyle söylüyom. Gözleri cin gibi açık bir kadın.”

Bir pavyonda tuvaletçilik yapan Ayten, kurulduğu makamında birer birer anlatıyor. Buraya nasıl “düştüğünden”, onu terk eden kocasından, kederinden, hevesinden, çok sevdiği pavyonda çalışan diğer ahbaplarından ama en çok da öfkesinden… Geçmişte tanımlayamadığı, anlamına parça parça ulaştığı o öfke bir gün tuvaletin buzlu camı gibi kırıldığında, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

-N’olcak Bu Yusuf Umut’un Hali

”Ben Yusuf Umut. Genelde böyle söyleyince hangisini kullanıyosun diye soruyolar. Ben ikisini de sevmiyom diyom. O yüzden ikisini de kullanıyom. Dedem demiş illa Yusuf koyun. Peygamber ismi, mübarek olur. Annem de Umut istemiş. İşte Yusuf Umut. Ben olmuşum.’’

Yusuf Umut, tanımlayamadığı ama vaz da geçemediği bir özgürlüğün peşinde kendi yolculuğunu anlatıyor. Acaba bu özgürlük, sınırlarından taşan Yusuf Umut’u en sonunda aradığı ortama yakınlaştırabilecek, onu çekyatların, kuralların, sınırların içinden kurtarabilecek mi?

Bi de buradan soralım;

Ne Olacak bu Yusuf Umut’un Hali?

-Semiriciler (Işık Oyuncuları)

İranlı yazar, Gulam Hüseyin Saedi’nin yazdığı “Semiriciler” adli üç perdeli tiyatro oyunudur. Yazarın en siyasi eserlerinden biri olan bu oyunda fiziksel ve ruhsal işkence , zorla itiraf ettirme ve beyin yıkama gibi siyasi mahpuslara uygulanan insan haklarına aykırı işkenceler gözler önüne serilmektedir. Gulam Hüseyin Saedi bu eserinde diktatör rejimlerin toplumun aydın kesimlerine karşı tutumunu sergilemektedir. Ayrıca halkı düşünmekten uzaklaştırarak sadece ilkel ihtiyaçlarının peşinden koşan varlıklara dönüştürüldüğünü en iyi şekilde tasvir etmektedir.

Semiriciler adlı oyunda muhalif bir gazeteci işlemediği bir suç ile tevkif edilir. onun üzerine yazarın hayranı olan biri tarafından saklanır. Dış dünya ile bağı kopan yazarın gerçeklikle arasında artık duvarlar vardır. Hep dışarıda olanların anlatıldığı gazeteci yazar her zaman cesur bir şekilde eleştirdiği başkanı öldürmekle suçlanmakta ve medyanın baskıcı egemenliği ile işlemediği bu suç onun işlediği şekilde gösterilmektedir. Yazar absürt bir şekilde yazarın amcasının ve hocasının da bulunduğu ve başında genç bir hakimin olduğu bir kurul tarafından sorgulanır, yargılanır ve yok edilir. Yazarın işlemediği bir suçun medyada işlenmiş gibi gösterilmesi çağımızdaki dezenformasyona iyi bir örnektir.

Bu projenin gerçekleşmesine oldukça ihtiyaç duyulan bir dönemden geçiyoruz. Çağımız dezenformasyon çağı. Bunun bilincine varmamız gerekiyor. İnsanları da bu konuda açıkça bilgilendirmek gerekiyor ki onlara sunulan her bir bilginin gerçekliğini sorgulasınlar. Doğru bilgiye ulaşmak herkesin hakkı ve en temel insan haklarından biri. Bilgi kirliliği kavramını toplumun her kesiminin idrak etmesi gerekiyor. Bilgi kirliliği ile ilgili bir farkındalık yaratmak bu dezenformasyona dayanarak yapılan her türlü baskıya, siyasi erk üstünlüğüne hatta işkenceye ve hatta cinayete hayır demek ve bahane bulunan insanlık dışı her tutuma engel olmaktır. 

Bilgi kirliliği, dezenformasyon ve bu çarpık medya egemenliği toplumun tüm kesimlerini etkilemektedir. Doğru bilgiye ulaşma hakkı günümüzde en çok ihlal edilen haklarımız arasındadır. Dünyanın her yerinde yanlış bilgilerle kurgulanan siyasetin yönlendirici ve manipülatif (Güdümleyici) tavrı egemenliğini sürdürmektedir. Oyun bu konuyu ele almaktadır.

İzmir’de bu hafta

-Tanrı Misafiri

Aşk ne garip bir his öyle değil mi? Emekli sıradan vatandaş Mümtaz’ın saf oğlu zaman tanrıçası kronos’a aşık olur ve onu istemek için göklerin en ulu tepesi Olympos’a giderler. Adetlerine göre yaşayan bizim aile orada gıybet tanrısından tutunda ölüm tanrısına kadar her biriyle kahkaha dolu bir macera yaşayacak. Tanrıların misafiri olmaya hazır mısınız? Bol kahkahalı komedi oyunumuza hepinizi bekliyoruz.  

-Kusursuz


Kusursuz bir cinayet sizce nasıl olur?

134 IQ’lü üstün zekalı sosyopat Mervan Çelik, ortak düşmana sahip karmaşık duygular beslediği arkadaşı Azra Taşkın’la kusursuz bir cinayet planlamaktadır. Peki sizce cinayet işlemek bunları ilmek ilmek işlemek kolay mıdır? Önsözü boş verin bu aralar mevsimi değil siz en iyisi ölün!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir